Dört cinayet. Dört kadın. Bir tarikat, bir polis ve tek aşk. Canına yandığımın dünyasında ne çok öldürülüyordu şu kadınlar. Cinayet araştırılırken olay yeri, adli tıp, maktulün kimliği, zanlının ifadesi deniyordu. Kadının varlığı yok oluyordu birden ve mesleki tanımlar dâhil oluyordu yokluğuna. Yaşarken de başkalarının tanımlarına mecbur kalıyordu kadın. Birilerinin namusu, ötekinin annesi, berikinin kızı olan kadın öldürüldüğünde “kadın cinayeti” genellemesine kurban gidiyordu. Olay doğarken kulağına ezanla okuyan babasının namus meselesine dokununca, adına artık yüz karası deniyordu. Cinayetin ardından ortaya saçılan sürükleyici mektuplardan doğan tanışıklık, cinayet masası amiri Afşar’ı yakasından tuttu. Hayatında ilk kez mektupla iletişime geçmek zorunda kalan Afşar’ın aşk hikâyesini, seri kadın cinayetleri büyüttü. Soluksuz okuyacağınız bu polisiye romanın her sayfasında yaşadığınız coğrafyayı sorgulayacaksınız!
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.
Sizlere en iyi alışveriş deneyimini sunabilmek adına sitemizde çerezler(cookies) kullanmaktayız. Detaylı bilgi için Kvkk sözleşmesini inceleyebilirsiniz.