Allah’ın yaratmış olduğu tabiatın her zerresinin, kendine özgü bir dili vardır. Fakat nasıl ki biz insanlar, kendimiz gibi olan milyarlarca insanın bile dilinden anlamıyorsak, tabiattaki diğer yaratıkların da büyük bir kısmı yekdiğerini anlayamamaktadır. Vahşi bir yılanın, zavallı bir kirpiye saldırışına şahit olmamışsanız, dikenleri yüzünden kirpiyi eleştirir durursunuz. Dağlardan şifalı bitki özlerini toplayarak biz insanlar için bal üreten zavallı arılardan, “iğnesi zehirlidir” diye yakınır durursunuz. Siz sabah namazını kılmak için camiye doğru giderken, enva-ı çeşit makamlarla besteler yapan kuşların, o tarifi mümkün olmayan nağmelerini manasız mı sanırsınız? O kuşlar, sırf bazı sesler çıkarmak için mi akordunu yapmış ses tellerinin? Okyanus’ta seyahat ederken, neredeyse geminin güvertesine kadar çıkıp lastik gibi kanadıyla sizinle tokalaşacak olan yunusların söylediklerinin neler olduğunu çözenimiz oldu mu şimdiye dek? Doğrusu yunuslar için benim de böyle bir çabam olmadı. Fakat benim delice tutkum, vadilerde dolaşmak, o vadilerde akan nehirlerle konuşmak; yani konuşmayı denemek; Allah’ın, biz insanların su ihtiyaçlarını karşılamak için yaratmış olduğu o yüzlerce, binlerce kilometre uzunluğunda olan, maddelerin en yumuşağı olduğu hâlde; “üzerimizden akarak bizi parçalayacak!” diye kayaların feryad ettiklerini görmek, içinde aktıkları yatağın, ya da yatakların esrarını anlamaya çalışmak... Ve bu delice serüveni, isteyen okuyucularla paylaşmak...
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.
Sizlere en iyi alışveriş deneyimini sunabilmek adına sitemizde çerezler(cookies) kullanmaktayız. Detaylı bilgi için Kvkk sözleşmesini inceleyebilirsiniz.