12 Eylül 1980'in karabulutları Türkiye'yi karanlıklara sürüklerken, o yoksulluğun, o imkansızlıkların, o haksızlıkların, o adaletsizliklerin ortasında cesaretiyle kendini var eden güçlü bir kadının hikayesi... "Ve unutma Zu¨mru¨t; tu¨m çiçekler yavaş yavaş, kırmızı gu¨ller çabuk solar." 1980 yılının Mayıs ayında, Dilektaşı Mahallesi'ndeki aylardır boş olan daireye genç bir adam taşındı. Tek başınaydı, bir karısı veya çocukları yoktu. Kimseyle konuşmazdı ve soğuk çehresi, tenindeki yanığa benzer farklı renkte izleri, şu¨pheli hareketleri nedeniyle kimsenin de onunla konuşmaya niyeti pek yoktu. Mahalleli, dönemin şartlarını da göz önu¨nde bulundurarak bu suskun ve gizemli adamın bir ajan olduğuna karar vermişti. Adama kendi aralarında Dilsiz Ajan diye sesleniyorlardı. Zu¨mru¨t Ayten Özsoy ise henu¨z yirmisine yeni basmıştı. Altı çocuklu bir ailenin ikinci çocuğuydu. Hayat hakkında bilgisi bu aileyle ve bu mahalleyle sınırlıydı. Hayallerini baltalayan şey yoksulluk ve yoksulluğunun sebebi ise başlarındaki sorumsuz babalarıydı. Çoğunlukla bu kalabalık mahallenin cıvıltısında ömru¨nu¨n çu¨ru¨yeceğini ve ailesine rağmen yapayalnız öleceğini du¨şu¨nu¨rdu¨. Onun için hayat, ışıltılı bir oyun sahnesiydi ve bu sahne, akşam babası eve geldikten sonra perdelerini kapatarak karanlığa bu¨ru¨nu¨rdu¨. Ve bir gu¨n Dilsiz Ajan nihayet konuştu. Zu¨mru¨t Ayten Özsoy ise hayallerine çok yakın olduğunun henu¨z farkında değildi.
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.
Sizlere en iyi alışveriş deneyimini sunabilmek adına sitemizde çerezler(cookies) kullanmaktayız. Detaylı bilgi için Kvkk sözleşmesini inceleyebilirsiniz.